Günümüzde birçok yatırımcı tarafından sağlanan imkanlar ve yeni bir ürün ortaya çıkarmak için belirlenen ticari hedefler
Ar&Ge çalışmalarını gayet olumlu etkilemektedir.
Ar&Ge Ne Demek?
Günümüzde birçok yatırımcı tarafından sağlanan imkanlar ve yeni bir ürün ortaya çıkarmak için belirlenen ticari hedefler
Ar&Ge çalışmalarını gayet olumlu etkilemektedir.
Peki gerçekten Ar&Ge nedir?
Ne amaçlı yapılır?
Ülkemizde genel anlamda Ar&Ge mi yoksa ÜRGE mi yapıyoruz?
Gelin bu sorulara cevaplar arayalım ve çözüm yollarımızı ortaya koyalım...
ARaştırma GEliştirme mi yoksa ARakla GEtir mi?
Üniversitedeki bir hocam hep şöyle derdi: “Savunma sanayiindeki araştırma geliştirme ve yatırım imkanları kaç adım
ileriye giderse diğer sektörlerdeki ivmelenme de aynı miktarda ileriye gider”.
Aslında çok da haklıydı. Çünkü inovatif malzeme ve ekipmanların ilk olarak denendiği, kapsamları geniş
testlerinin/analizlerinin yapıldığı ve çok çabuk prototip üretimine geçildiği sektör her zaman savunma sanayimiz
olmuştur. Fakat biz bu bakış açısını ve doğru süreçleri gerçekten de diğer sektörlerde uygulayabildik mi veya hala
uygulayabiliyor muyuz işte bu noktada sıkıntılarımız olduğunu söylemeliyim.
Yaklaşık 40 yıl önce firmalar, rakiplerinin benzer örneklerini kopyalatıp üretmeleri ile farklı bir Ar&Ge yapısı
başlatmaları birçok taşı yerinden oynatmıştır. 80’li yıllarda çocukluğunu yaşamış bir mühendis olarak en güzel örneği
Sony üzerinden verebiliriz. 1960 yılında ilk televizyonunu çıkartmış olan bu dev firma, 90’lı yıllarda bilhassa
ülkemizdeki ailelerin “Japon malı tapon malı” şeklindeki tabirleriyle hiçbir şekilde tercih edilmeyen bir ürün
halindeydi. Kopyalayarak ama aynı zamanda kendi ürünlerini geliştirmek için harcadıkları zaman ve bilgiyi de saklayarak
harika bir ilerleme kaydetti. Ve şu anda hala en gerçekçi renk kalitesine sahip olan teknolojiye (patenti Sony’dedir) ve
rakiplerinden her zaman bir miktar daha pahalı olmasına rağmen gayet iyi satış rakamlarına ulaşan bir marka doğdu.
Amiyane tabiriyle
Araklamak ve
Getirmek aslında gerçek bir araştırma geliştirme aşamasını ilk adımı
olabilir. Bunu doğru planlama ve kaynak yönetimi ile yıllar içerisinde kendi markanız haline çevirebilirsiniz. Önemli
olan bir Ar&Ge organizasyonunda bilginin çok iyi ve düzenli kayıt altına alınması, eş zamanlı çalışmalar ile
geliştirme işleminin devam etmesi ve bilhassa üniversiteler ile beraber kesinlikle ürüne dönebilecek (patent ile
desteklenmiş, ayakları yere basan) araştırmaların içerisinde olunması gerekmektedir.
AR&GE Merkezimizi kurduk, gelsin milyon dolarlık projeler…
Global çapta başarılı bir Ar&Ge merkezi kurulumu için tam zamanlı 15 kişiyi bulmak ve devletimizin verdiği
imkanlardan faydalanmak maalesef yetmemektedir. Firmalar öncelikle en önemli olan kaynak planlamasını ve yönetimini
(yetkin personel, yazılım, donanım ve diğer ekipmanlar) başarıyla gerçekleştirmek zorundadırlar. Devamında kurulması
gereken Ar&Ge’ye özel insan kaynakları uygulamalarının (ilgili hedeflerin belirlenmesi ve ölçülmesi gibi) devreye
alınması esastır. İş planlarının yapılması ve açıklanması, doğru frekanslarla takip ve düzeltme aksiyonlarının alınması,
fikirlerin mutlaka ürüne dönüşecek bir denetim organından geçirilmesi ve bu işlemlerle eş zamanlı olarak üniversiteler
ile sıcak temasta olunması işin gerçek seyrini belli edecektir.
Yapılan araştırmalarda bir fikrin global çapta satışa dönmesi için geçen zaman 3 yıl ile 20 yıl arasında olduğu
saptanmıştır. Görüleceği gibi sadece fikrin ne olduğu değil birçok diğer faktör sebebiyle süreç değişkenlik
göstermektedir. Temel anlamda belli hazırlıklar yapıldıktan sonra bu sürenin kısaltılması aslında yetkin personelin ve
diğer kaynakların yönetimi ile alakalı olacaktır.
Araştırma Geliştirme Direktörü Albert Einstein, PhD
Genel anlamda bir Ar&Ge mühendisi soru soran sorgulayan ve aynı zamanda ortaya çıkarttığı fikri doğrulayan bir
profildir. Günümüzde teorik alt yapısı kuvvetli olan ve endüstriyel ortamda bu bilgilerini kullanıp ortaya yeni bir ürün
çıkartmak isteyen birçok kişi, insan kaynakları departmanlarına Ar&Ge’de çalışmak için öz geçmişlerini
göndermektedirler. Acaba gerçekten de bu firmalar AR&GE yapıyorlar mı ya da Ar&Ge’ye yatırım yapıyorlar mı
maalesef bunu araştırmadan başlanılan işler kısa süre içerisinde değiştirilmeye mahkûm kalmaktadır.
İşte bu düzenin içerisinde Albert Einstein yaşasaydı, acaba bir Ar&Ge yöneticisi veya uzmanı mı olurdu gerçekten de
çok merak ediyorum… Çünkü günümüzde artık ürün optimizasyonu veya en uygun ürünü sürdürülebilir bir şekilde pazarda
tutmak değil de inovatif olmak Ar&Ge olarak algılanmaya başladı.
Aynı zamanda firmaların koydukları unvanlar İnovasyon Müdürü/Direktörü ’ne doğru evrildi. Fakat bu tarz unvanların
içeriğine baktığımızda, firmanın (veya üst düzey yöneticinin) beklentileri inovasyonu doğrudan etkileyecek unsurlarla
değil de mevcut ürünlerini en iyiye çekecek sorumlulukları kapsadığını görebilmekteyiz. İşte bu nedenle de adayların
kendilerini geliştirme ve benzeri pozisyonlarda gelecek görmeleri için temel ürün geliştirme becerilerine ihtiyaçları
bulunmaktadır (problem çözüm teknikleri, sorgulayıcı bir yapı, teorik bir alt yapı ve veriyi kıyaslama becerisi vb).
Aslında birçok firmanın aradığı profil bu kapsam içerisindedir.
Zamanında “İnovasyon Direktörü” pozisyonu için hem ulusal hem de uluslararası platformda olan gerçekten değerli bir
firma ile uzun soluklu (video konferanslar dahil olmak üzere toplamda 5 adet görüşme) bir iş görüşmesi evresine
girişmiştim. Yaklaşık 2,5 ay sonra firmanın yine çok değerli insan kaynakları direktöründen:
“Biz yönetimle beraber kendi aramızda bir değerlendirme yaptık. Öncelikle bizim inovasyondan beklentimizi ve bu
pozisyonun çerçevesini daha net tanımlamamız gerekmektedir. Bunun için de organizasyon yapımız ile ilgili bazı
aksiyonlar almamız lazım. Bu sebeple su aşamada maalesef bu pozisyona bir alim yapmamaya karar verdik. Zaman ayırdığınız
için çok teşekkür ederiz”
şeklinde bir mail almıştım…
Bu mail sonrasında, acaba görüşmeler sırasında o firmaya özel detaylı bir şekilde kurguladığım Ar&Ge yapısı ve sistemi
için danışmanlık ücretimi fatura etse miydim diye kendi kendimi çok sorgulamıştım. Tabii ki benim düşüncem işin şaka
tarafı ama buradaki asıl nokta benim yaşadığım bu gerçek hikâyenin aslında hemen hemen her firmada mevcut olmasıdır. Bu
nedenle her iki tarafı da mağdur bırakmamak için doğru danışmanlıklar almak her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır.
Firmaların bu bağlamda yapacakları doğru stratejik ortaklıklar hem onları yüksek bir yatırım maliyetinden kurtaracak hem
de danışmanlarını aktif olarak kullanabileceklerdir.
Araştırma geliştirmeye gönül vermiş biri olarak yakın gelecekte birçok alanda önemli projelere imza atabileceğimize ve
aynı zamanda optimum ürün felsefesinin iş güvenliği kuralları gibi kayıtsız şartsız standart haline geldiğini göreceğime
yürekten inanıyorum.
Damarlarımızda bu potansiyel var ve uygulamak için bizi bekliyor…